Cuma, Nisan 19, 2024
Ana SayfaGündem'Kadına şiddeti reva gören düşünce cahiliye düşüncesidir'

‘Kadına şiddeti reva gören düşünce cahiliye düşüncesidir’

Sudan’ın başkenti Hartum’da  AA muhabirininin sorularını cevaplayan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, gündemde yer alan konuları değerlendirdi. 

Türkiye’de son günlerde kadınlara yönelik saldırı olaylarının artmasını ve bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çalışmalarını değerlendiren Görmez, “Dinimiz İslam’ın bize getirdiği öğretiler, onun rahmeti şefkati dikkate alındığında, kadını kadın olduğu için aşağılayan, kadına şiddeti reva gören her türlü düşünce cahiliye düşüncesidir. Kadına karşı şiddetin, İslam’la neşet etmediğini, her kim bunun islam ile neşet ettiğini iddia ediyorsa, bunun İslam’a yapılmış en büyük iftira olduğunun bilinmesini istiyorum” dedi. 

Kadına karşı şiddet konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın son 8 senedir etkin çalışmalar yaptığını anlatan Görmez, kadına karşı şiddet, aile içi şiddet, kadına karşı ayrımcılık, töre cinayetleri ve çocuk evliliği gibi toplumsal sorunları, din hizmetinin ayrılmaz bir parçası olarak gördüklerini ve bu anlamda din görevlilerinin eğitime tabi tutulduğunu söyledi. 

Görmez, söz konusu çalışmalar kapsamında, hutbe ve vaazlarda da kadına karşı şiddet konusunu işleyerek toplumu bilinçlendirdiklerini kaydetti. 

Ortadoğu ve Afrika’yla geciken ilişkiler

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın son 10 yılda hemen hemen tüm Arap ülkeleriyle iletişim kurmasının yanı sıra Afrika ülkeriyle de işbirliğini arttırdığını belirten Görmez, Türkiye’nin iki yılda bir Afrika Dini Liderler Zirvesi gerçekleştirdiğine dikkati çekti. 

Görmez, diyanet işlerinin Ortadoğu ve Afrika ülkeleriyle işbirliği konusunda gecikmelerin olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

“Afrika’da dini hayatın iki önemli kaynağının Mısır ve Sudan olduğunu fark ettik. Sudan’ın buradan mezun edip gönderdiği din adamlarının, eğitimlerini sağlıklı zemin üzerinde verdiklerine şahit olduk. Sudan’daki eğitim ve dini kurumlar ile üniversitelerin, sadece Sudan için değil, Afrika’daki Müslüman kardeşlerimize uzanacak bir yol olarak gördüğümüzden dolayı çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Tabii gecikmelerimiz var. Keşke bu ilişkileri 20-30 yıl önce daha üst seviyede kurabilseydik, belki bugün İslam dininin, Müslümanların geldiği noktada yaşanan üzücü hadiseler az olacaktı veya hiç olmayacaktı. İnşaallah çok önemli ilişkiler kurmaya devam edeceğiz.” 

Avrupa en sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapısını yine çalacak 

Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez, yurt dışına imam göndermenin eskiye dayandığına işaret ederek, “ABD’deki 11 Eylül saldırılarının hemen ardından Almanya dışındaki çok sayıda Avrupa ülkesi, Türkiye’ye yazı yazarak ‘artık imam istemediğini’ iletti. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu sorunu yabancı dil bilen, görev yapacağı ülkenin dilini konuşabilen üniversite mezunu imamlarla aşmaya çalıştık” diye konuştu.  

Daha sonra çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi imamlarını kendilerinin yetiştirmek istemesi üzerine Türkiye’nin tedbir olarak yurt dışında doğmuş Türklere ilahiyat eğitimi vererek imam yetiştirdiğini anlatan Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Üzülerek belirteyim ki  ‘İslamifobia’ dalgası ve bir takım propogandaların etkisinde kalarak, her ne zaman Avrupa’da birlikte yaşama ahlakı ve hukuku konusunda bir sorun yaşamaya başlasalar, bunun imamlardan kaynaklandığına dair bir kanaate sahip olmaya başladılar. Bu son derece yanlış bir düşünce. Göreceksiniz buna kendileri son verdiklerinde tekrar Diyanet İşleri Başkanlığının kapısını çalacaklar ve ‘lütfen o eski sistemi yeniden kuralım siz büyük bir özveride bulunmuşsunuz ama biz bunun kıymetini bilmedik. Siz bu vatandaşlarımıza bu desteğinizi vermeye devam edin’ diye talepte bulunacaklardır.” 

Bazı Avrupa ülkelerinde bu konuda alınan kararların akl-ı selimle alınmış kararlar olmadığını belirten Görmez, “Bu, konuşulacak tartışılacak ve kısa sürede de bundan geri adım atılacaktır diye düşünüyorum” görüşünü dile getirdi.

Diyanet ve vakıf hizmetleri yeniden birleştirilmeli

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, diyanet ile vakıf hizmetlerinin tekrar birleştirilmesinden yana olduklarını ve bu durumu sıklıkla dillendirdiğini söyledi.

Görmez, vakıf hizmetlerinin büyük bir bölümünün zaten dini gayelerle meydana geldiğini vurgulayarak, diyanet ve vakıf hizmetlerinin birleşmesinin çok faydalı olacağını ifade etti. 

Türkiye’de diğer dinleri de içine alacak bir diyanet sisteminin kurulmasının zor göründüğünü anlatan Görmez, gayrımüslim azınlıkların hukukunun Lozan’da düzenlendiğini bu durumda onların tek bir kurumda toplanmasının zor olacağını, ayrıca bu azınlıkların bazılarının da diyanet çatısı altına girmek istemeyeceklerini kaydetti. 

Görmez, sözlerine şöyle devam etti:

“Türkiye’de Lozan dışında kalan bütün dini azınlıkların kendilerini ifade edebilecekleri, dertlerini anlatabilecekleri ve çözüm bulabilecekleri bir çatı altında bir araya gelmeleri faydalı olabilir. Ancak bu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bünyesinde olduğunda, gerek Alevilik ve diğer bazı yapılar, ‘Bizi kendilerine dönüştürecekler’ diye bir asimilasyondan söz etmeye başlıyorlar. Bazı farklı yanlış anlamalar devreye girebiliyor. Bu anlamda Türkiye’de bu farklı dini anlayışların kendi yapıları içerisinde yoluna devam etmelerinin daha faydalı olacağı düşüncesindeyim.” 

İstanbul’da uluslararası ilahiyat üniversitesi 

İstanbul’da tüm İslam dünyasına hizmet verecek uluslararası bir ilahiyat üniversitesinin son 100 yılda yokluğunun İslam dinine ve dünyasına maliyetinin çok ağır olduğunu söyleyen Diyanet İşleri BaşkanıMehmet Görmez, artık Türkiye’nin İslam Dünyası’na bu imkanı sunmaktan başka çaresi olmadığını bildirdi. 

Orta Asya, Baltık, Balkanlar, Kafkasya, Rusya ve İslam dünyasından gençlerin gelerek din ilimleri tahsil edeceği, uluslararası dillerde eğitim veren uluslararası bir ilahiyat üniversitesinin İstanbul’da olmasından artık kaçılamayacağını anlatan Görmez, şunları söyledi:

“Geldiğimiz noktada İslam dünyasını saran şiddet sarmalını görüyoruz. Bu yanlış dini anlayışların bütün insanları etkisi altına almaya başladığı bir zaman diliminde, bu hizmeti veren müesseselerin, İslam ümmetinin çocuklarını yanlış yerlere sevk ettiğini gördüğümüz şu zaman diliminde artık biz uluslararası bir ilahiyat üniversitesinin kurulmasından kaçamayız. Bizim millet, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye olarak, İslam dünyasına bu imkanı sunmaktan başka çaremiz yok.” 

Görmez, bu üniversitenin mutlaka kurulması gerektiğini kaydederek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Örnek vermek gerekirse, bizim Balkan halkları ile 5-6 asır birlikte yaşamışlığımız ve ortak medeniyetimiz var. Balkanlar’dan her yıl 500-600 öğrenci dini eğitim için Mısır,Yemen ve Sudan’a gidiyor. Bu öğrenciler, kendi ülkelerine döndüklerinde bu 5 asırlık, tarihi dini dokuyu yok sayarak çalışmaya başlıyorlar. Bu da aynı zamanda o milletlere karşı çok büyük bir yanlışlığın ortaya çıkmasına sebep oluyor. Dolayısı ile biz, 100 yıl boyunca İslam toplumlarını bu eğitimden mahrum etmekten kaynaklanan büyük bir maliyeti yaşıyoruz. Bu nedenle İstanbul’da bir uluslarası ilahiyat üniversitesi kurulması zaruridir.” 

Benzer Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Öne Çıkan Başlıklar